BAHAR ALEJİSİNE DİKKAT

Baharın gelmesiyle birlikte alerjik hastalıkların görülme sıklığında büyük bir artış olur. Bunun nedeni havada yayılan ağaç, çiçek ve çimenlerin oluşturdukları polenlerdir. Kişi alerjik bir bünyeye sahipse, vücuda giren polenler bazı maddelerin salgılanmasına neden olur. Bu da gözlerdeki ve burun zarlarındaki kılcal damarların genişleyerek dokuların şişmesine yol açar. Bu reaksiyonlar incelendiğinde bahar alerjisi belirtilerine işaret eder. Bahar alerjisine halk arasında ‘saman nezlesi’ de denir. HER POLEN ALERJİ NEDENİ Mİ? Bahar alerjisinden çok sayıda polen sorumlu tutulur. Ancak her polen alerjiye neden olmaz. Alerjiye en çok yol açan polenler; zeytin, fındık, kızılağaç, pelin, kavak, çayır otu, yulaf, çavdar ve buğday yulaflarıdır. Ağaç polenleri genellikle şubat-mayıs, ot polenleri mayıs-haziran, yabani ot polenleri ise yaz ortasından sonbahara dek etkilidir. EN TİPİK BAHAR ALERJİSİ BELİRTİLERİ Bahar alerjisi belirtileri nöbetler halinde tekrarlayan; hapşırık, burun akıntısı ve tıkanıklığı, burunda kaşıntı, gözlerde sulanma ve kızarma, boğazda devamlı kaşıntı hissi gibi nezle belirtileriyle benzerlik gösterir. En sık görülen bahar alerjisi belirtileri 15-20 kez tekrarlanan hapşırık ve gözlerde sulanmadır. Bahar alerjisi olan kişiler krize girmiş gibi art arda hapşırır, burun akıntısı ve gözlerde sulanma sorunu yaşar. 2 HAFTADAN UZUN SÜREN YAKINMALARA DİKKAT! Bahar alerjisi belirtileri ile nezle belirtileri neredeyse aynıdır. Bu iki hastalık arasındaki en büyük fark, nezlede semptomların 1 hafta, en geç 10 gün içinde kaybolması, bahar alerjisinde bu sürenin 2, hatta 4 aya kadar uzayabilmesidir. Dolayısıyla bu yakınmalar 2 haftadan uzun sürdüğü takdirde bunun altında alerjik bir reaksiyon olup olmadığının araştırılması gerekir. Ayrıca yakınmaların aralıklı krizler halinde oluşması, özellikle de hastanın ailesinde alerji öyküsünün olması bahar alerjisine işaret eder. Ancak kesin tanı alerji deri testi ve kan tetkiklerinin ardından konur. BAHAR ALERJİSİ BELİRTİLERİ VERİMİ ETKİLER Bahar alerjisi belirtileri ciddi iş gücü kaybına yol açabilir. Hastalar sürekli hapşırdıkları ve akan burunlarını sık sık silmek zorunda kaldıkları için ellerinden mendillerini eksik etmezler. Bunun yanı sıra çoğu zaman gözyaşı döktükleri için, iş hayatında ‘hasta’ gözlerle iletişim kurmak zorunda kalırlar. Bahar alerjisi iş yaşamını olduğu kadar sosyal yaşamı da etkiler. Alerjisi olanlar baharda arkadaş toplantıları, sinema veya parti gibi sosyal ortamlarda bulunmaktan kaçınabilirler. Eğer çalışıyorlarsa toplantılarında, okuyorlarsa okullarında konsantrasyon sorunu yaşarlar. Örneğin öğretmenler derslerini, yöneticiler ise çok önemli toplantılarını tamamlamakta zorlanabilirler. BAHAR ALERJİSİ GENETİK Mİ? Bahar alerjisi genetik bir hastalık olarak da tanımlanabilir. Öyle ki çocuğun anne babasında alerjik reaksiyon varsa, kendisinde oluşma riski yüzde 50’ye kadar yükselebilir. Alerjik reaksiyon vücutta oluşan birtakım bağışıklık mekanizmalarıyla genellikle 20-40 yaş grubunda görülür. Ancak son yıllarda genetiği değiştirilmiş hormonlu gıdalar, hava kirliliği, endüstriyel maddeler, ozon tabakasının delinmesi gibi çevresel şartlar ile yaşam koşullarının olumsuz yönde değişmesi bağışıklık sistemini zayıflatarak alerjik bünyenin daha da alevlenmesine yol açabilir. O nedenle artık 10 yaşındaki çocuklarda bile görülmektedir.

YÜKSEK TANSİYON

Kalp bir pompa gibi çalışarak akciğerlerden gelen temiz kanı atardamarlar aracılığı ile tüm vücuda pompalarken vücuttan gelen kirli kanı da toplardamarlar aracılığı ile akciğere ulaştırır. Her bir atımda kalp kanı önce pompalar, sonra kanın yeniden kalbe dolması için istirahat haline geçer. Kan pompalandığında oluşan atardamar duvarındaki en yüksek basınç sistolik kan basıncını (büyük tansiyon), istirahat halinde oluşan en düşük basınç ise diyastolik kan basıncını (küçük tansiyon) meydana getirir. Kan basıncı için normal değerler büyük tansiyonun 120 mm Hg'nın (civa basıncı), küçük tansiyonun ise 80 mm Hg'nın altında olmasıdır. Farklı iki günde en az iki kez yapılan ölçümlerde 19 yaşını geçmiş bir bireyde büyük tansiyonun 140 mm Hg ve üzerinde ya da küçük tansiyonun 90 mm Hg ve üzerinde olmasına hipertansiyon (yüksek tansiyon) adı verilmektedir. Büyük tansiyonu 120-139 mm Hg, küçük tansiyonu 80-89 mm Hg arasında ölçülen kişiler yüksek tansiyon gelişimi için adaydırlar. Bu kişilerin ileride yüksek tansiyon gelişmemesi için doktorları tarafından önerilen sağlıklı beslenme, sigarayı bırakma, egzersiz yapma, kilolu ise kilo verme gibi bazı tedbirleri almaları gerekmektedir. Ülkemizde yüksek tansiyon oldukça yaygın bir problemdir: • Yetişkin her 3 kişiden 1'inde yüksek tansiyon vardır. • Hastaların %45'i yüksek tansiyon hastası olduğunun farkında değildir. • Tedavi altında olan hastaların ise %46'sı kontrol altında değildir.

Kolesterol nedir?

Sağlıklı bir kişinin kanında 8 saat açlıktan sonra ölçülen lipid düzeyinin yüzde 400-700 miligram olduğunu belirten Uzm. Dr. Külahçıoğlu, bunun 1/4 ‘ü trigliserit, yüzde 140-200 miligramının ise kolesterol olduğunu söyledi. Uzm. Dr. Külahçıoğlu, “Dışarıdan besinlerle her gün 0,3-0,9 gram kolesterol alınır. Günlük 1,5-2 gram kolesterol ise vücutta karaciğer ve bağırsaklarda yapılır. Kolesterol iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılır. Kandaki kolesterol düzeyi yaşla beraber artar ve erkeklerde daha fazla bulunur. Kötü kolesterol yani LDL, düşük yoğunluklu kolesteroldür. İyi kolesterol yani HDL ise yüksek yoğunluklu kolesteroldür. HDL damar duvarındaki kolesterolü dışarıya taşır. Dolayısıyla ateroskleroz (damar sertliği) için koruyucudur. Damar tıkanıklığının ve damarlarda pıhtı oluşumunun en büyük nedeni, LDL kolesterolün birikimidir. Damar duvarında oluşan hasar arttıkça LDL kolesterolün birikimi de artar. Bu duruma vücudun çalışması sonucu oluşan serbest oksijen radikalleri ile oksitlenme eklenince birbirini takip eden biyokimyasal olaylar zinciri başlar ve damar tıkanıklığına yol açar. Türkiye’de HDL düzeyi diğer toplumlara göre daha düşüktür” dedi.